Perşembe, Kasım 26, 2009

Diane Arbus


Diane Arbus, Amerikan fotoğrafı denildiğinde Ansel Adams'dan sonra akla gelen ilk isimdir desek yanılmış olmayız. 2006 yapımı Fur: An Imaginary Portrait of Diane Arbus filmi ünlü fotoğrafçının hayatından bir kesit sunuyor. 2006 yılında WinterSim için Monterey'e gittiğimde ABD'de sinemalarda oynuyordu fakat dışarıdaki hayattan vazgeçip, filme girmemiştim. Zannedersem Türkiye'de hiç vizyona girmedi. O vakitten bu yana izleyecektim, sıra ancak dün akşam gelebildi. Grip, sinüzit ikilisi nedeni ile raporluyum. Rabia ise H1N1 ile girdiği güreşten galip çıkmak üzere. Sabahtan akşama uyuduktan sonra, akşam yemeği yerine içtiğimiz hasta çorbası üstüne başlattık filmi. Görselliği ve dili çok güzel olmuş. Hikaye tamamen doğruyu mu yansıtıyor bilemiyorum ama Arbus'un ucubeleri fotoğraflamaya olan tutkusunu izleyenin gözleri önüne serebiliyor. Fotoğrafa meraklı olan, Arbus'u ve fotoğraflarını seven herkese tavsiye ederim.

Salı, Kasım 24, 2009

Bugün öğretmenler günü


Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım
Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden
Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden
Ne güller fışkırır çilelerimden
Kandır, hayattır, emektir benim güllerim

Pazar, Kasım 22, 2009

Roll is over!


Gene kaybettik. Bir güzelliği daha gitti hayatın. Her sayısını almasam da, bu sefer ne yazmışlar diye dergi standlarında gözlerimin aradığı, iki üç ayda bir alıp bundan sonra sürekli almak lazım dediğim, okudukça iyi ki var bu herifler de böyle güzel bir dergi yapıyorlar diye düşündüğüm Roll kapandı. Geniş Açı kapandığında da bir şeyler kötüye gidiyor, bu adamların yeri doldurulmaz demiştim, öyle de oldu, artık fotograf okuyabileceğiniz bir dergi yok memlekette. Roll da gitti, müzik okuyacak dergi de kalmadı. İnternette okuruz diyorusunuz, duyuyorum. Ama iş o değil. İnternet, daha açıkçası bu bloglar, wikiler, namı diğer Web 2.0, İngilizce tabirle "Periodical killer" mıdır? Değildir. Hepsinin yeri ayrı değil mi?

Pazartesi, Kasım 02, 2009

Moualla



Fikret Mualla'nın Osmanlı'nın yıkılıp Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına, birinci dünya harbine ve hatta ikinci dünya harbine denk düşen hayatında, nasıl dünya işlerinden uzak, nasıl bohem, alkoliklik ile delilik arasında bir sarkaç gibi sallandığını anlatan bir kitap okuyorum. Orhan Koloğlu'nun hazırladığı, Fikret Mualla Bir Garip Kişi kitabını tavsiye ederim. Anlatımı Mualla'nın eserleri ile süslenmiş kitap sizi ressamın hayatının içine alıveriyor. Bir anda onunla birlikte kendinizi Paris'te buluyorsunuz. Memleketten size yollanan yeni bir ceketi hemen aşağıda satıp, parası ile evdeki misafire sunmak üzere peynir ve şarap almaya yöneliyorsunuz. Sonrası gene sefalet içinde bir dahi ve üç paraya dağıttığı desenleri.