Pazar, Ocak 29, 2006

Ara Güler, İnsansız Anı Olmaz

Kitap, YGS yayınlarından çıkmış. İlker Maga'nın Ara Güler ile yaptığı röpörtajı içeriyor. Kolay okunur bir kitap.
Ara Güler'in fotografa bakış açısı, Bressson'dan çok farklı değil. İşte kitaptan altını çizdiklerim.

Ben fotografın oyun tarafında yokum, karanlık oda oyunlarına ayıracak vaktim yok... Ben gerçeklerin fotografçısıyım.

Biz aslında görsel tarihçiyiz. ... Görsel tarihçi, olayları en doğru yansıtan tarihçidir, çünkü makina yalan konuşmayan bir araçtır.

Film yapan bir insan düşündüğünü çeker, oysa gerçekte yoktur. Ama fotograf tamamen gerçekten kopan bir şeydir. Sanat ise insanın düşündüğüdür, gerçekte olmayabilir. Sanat zaten yalandır.

Joseph Koudelka ve Sebastiao Salgado. Günümüzde en önemli görsel malzemeyi bu iki önemli fotografçı üretmektedir.

Perşembe, Ocak 26, 2006

Ağlayan Çayır

Angelopoulos'un muhteşem görselliği. Üçlemesinin ilkinin, Ağlayan Çayır'ın müziklerini dinliyorum. Bu görselliğe daha çok yakışacak başka bir müzik yapılamazdı herhalde. Eleni Karaindrou'nun müziklerinden bahsediyorum. Dinleyelim, dinletelim.

Salı, Ocak 24, 2006

Fırında Somon

Öğleden sonra kara kış bize bir tatil bahşedince, kendime ziyafet vermeye karar verdim. Servisten inince Tansaş'a uğrayıp (Tansaş diye belirtiyorum çünkü çok memnunum kendilerinden) somon aldım. Ha madem somon yapacağım (afilli bir yemek olacak , adından belli somon), benim food blog (yemek blogu) hazırlayanlardan neyim eksik ben de yazayım şunun tarifini dedim ve önlüğümü takıp, bir elimde fotograf makinası, bir elimde zeytin yağı başladı Fırında Somon maceram.
Malzemeler:
300gr Somon
Zeytin Yağı
Sarmısak
Keyfinize göre salata malzemesi (ben bu sefer domates, kara havuç ve yeşillik kullandım)


Hazırlanışı
Önce sarımsakları dövüp fırın kabının içine koyduğum seztin yağı ile bir güzel karıştırdım. Balığın iki tarafını da bu sosa bulayıp 250 derecedeki fırına sürdüm.








25 dakika pişirdikten sonra hazırladığım salata ile birlikte bir tabak hazırladım. Yenice de yemeyi bitirdim. Pek lezzetli olmuş.

P.S. Burdan tarifin sahibi Koray'a da teşekkür etmeyi borç bilirim.

2006 kışı çok sert geçmişti çoook...



Evet arkadaşlar yıllar sonra böyle hatırlansın diye kayda geçirdik 2006 kışını.

Pazar, Ocak 22, 2006

A trip to the orphanage


Guy Maddin filmlerine devam. Türkçesi "Yetimliğe yolculuk" olan 4 dakikalık kısa filmimiz de uçuşan örtüler arkasında kar yağan bir sokakta bir operet hüzünlü bir şarkı söylüyor. Tını Klezmer'i andırıyor. Bir adam ile bir kadının buluşmasını seyrediyoruz. Karakterlerin ifadeleri en az müzik kadar hüzünlü. Film "The saddest music in the world diye bitiyor (Dünyanın en hüzünlü müziği)" diye bitiyor. Saddest Music in The World bir Guy Maddin filmi. Maddin'in bu kısa filmi Saddest Music in The World esnasında çektiği yazılmış IMDB'de. Ve gene bu film Saddest Music in The World DVD'sinin içinde seyirciye sunulmuş. Seyrettiğim diğer Guy Maddin filmlerindeki gibi bu film de etkileyici bir görselleğe sahip. Uçuşan perdeler arkasındaki karakterler ve müziğin uyumu muhteşem. Bulursanız kaçırmayın derim.

Blog yazmak moda oldu :)

Ne zamandır da kardeşimi sıkıştırıyordum. Kız başla şu işe, çok keyifli birşey bak diye. Bayram da ilk adımı atmıştık birlikte. Hatun baya kıvırmış bu işi. Ezgi hanımın blogu bayanlar baylar, namı diğer Ezginin Günlüğü : http://ezginingunlugu.blogspot.com/

Cumartesi, Ocak 21, 2006

Blog dünyasının yenileri ...

Mehmet'im de blog dünyasına katıldı. http://memuslog.blogspot.com/ Çok güzel bir "Başlarken" yazısı ile başlamış Mehmet. Güzel bir blog olacak gibi. Ne diyelim hayırlı olsun.
Burdan Mehmet'in vesilesi ile blog yeni işine girenlere bir iki kaynak önerivereyim.
Wikipedia : http://en.wikipedia.org/wiki/Weblog
Weblog teorisi üzerine yazılara linkler: http://www.aaronland.info/weblog/theory/

Guy Maddin ile tanışma

Dün Alper Fidaner tanıştırdı kendisi ile beni. Dracula: Pages from a virgin's diary filmini getirmiş. Seyrettik. Bambaşka bir sinema. 2001 yapımı bir sessiz sinema örneği. Müzik ve dans (bale) yoğun olarak kullanılıyor anlatımda. İmgeler havalarda uçuşuyor, birini yakalasanız biri kaçıyor. (Pelin'in deyimi ile film farklı okumalara açık :)) Planlar, ardışık, birbirinden etkileyici fotograflardı sanki. Sinama dili, anlatım biçimine çok haiz olduğumu söyleyemesemde görüntülerden çok etkilendim. Fotografta yapmayı hayal edemeyeceğim binlerce kareden oluşan bir filmdi. Şimdi sıra kısa filmlerinde. Biraz daha seyredelim bakalım Kanadalı yönetmenimizin işlerini, görelim neler yapmış.

Salı, Ocak 17, 2006

Blogun gücü veya sen çok yaşa cyberculture :)


Pamuk Prenses 2 veya masallar neler anlatır ..., evet, bir önceki yazım. Filmin yönetmeni bulmuş blogumu. Yorum yazmış. Bak sen şu işe.

Pazar, Ocak 15, 2006

Pamuk Prenses 2 veya masallar neler anlatır ...


Bugün Radikal İki'de "Tozu dumana katan kısacılar" diye bir yazı vardı. Ordan okuyup seyrettim Barış Bayraktar'ın Pamuk Prenses 2 filmini. Film şahane olmuş. Erkan Can filmi almış götürmüş. Kimi yerlerde Gemide'den esintiler taşıyor ama olsun. Seneryo da şahane. İşte bir kaç replik;

-hani bi karı vardı 7 tane götten bacaklının evine gidiyodu, neydi onun adı
-bazı masallar vardır, asla yatakta anlatılmaz..
-adım şevket koklamışım kafam roket
-caarrt!ayşe teyze!atımın götü yırtıldı!
-anlatın lan götten sabıkalı ibneler

Evet, hepsini Erkan Can söylüyor. Gemide gibi Anlat İstanbul gibi Erkan Abimin küfür şovu var bu filmde de.

Cumartesi, Ocak 14, 2006

Fotograflarla bayram tatilim

Bir önceki yazımda (yazı demek ne kadar doğru bilmiyorum ama daha güzel bir kelime de bulamıyorum yerine) bayram tatilinin ana fikrinin uyumak olduğunu ifade eden bir fotograf vardı. Bu yazıda uyumadığım zamanlarda yaptıklarımdan bir seçme sunmaya çalışacağım :)
Tabi ki tatilimizin adı "Kurban bayramı tatili" ise bir kurbandan söz etmek gerek. Rahmetlinin son fotografı aşağıda.
Ölü fotografı çekmek özellikle fotografın erken çağlarında rastlanan, şimdilerde ise sadece haber fotografçılarının uğraştığı bir alandır. Bu bayram ben de bir kaç ölü (koyun :)) fotografı çektim. Bloga koysam mı diye çok düşündüm fakat gereğinden fazla sert olacak diye vazgeçtim.
Kurban kesimi ve yoğun et tüketiminin yanında, kestane, evet kestane tatile damgasını vurdu. Sobalı ev, kalabalık ve bol miktarda kavga döğüş tüketilen kestaneler.

Hava soğuktu. Çok soğuk ve yağışlı değildi fakat gene de soğuktu fakat bizi durduramadı. Gene de biz deliler su kenarında (Balıkesir'in Sındırgı ilçesinin Karaağaç köyü yakınlarında) bir piknik masasına çöküp bir saatte bir yetmişlik rakının dibine darı ektik. Pek güzel oldu.

Bilge (Bir web sitesi olmayan insan, olsa link verecektim, kısaca ben tanıtayım Bilge İmamoğlu, ODTÜ Mimarlık Araştırma Görevlisi) ile tatilde Ayvalık'a doğru uzanıp kışın deniz keyfi ve Ayvalık'ı fotograflamak gibi bir planımız vardı. K.çımızı kaldıramadık ve B planımızı uyguladık. Balıkesir'i fotografladık. 3-4 saatlik bir Balıkesir turu ve 80-100 fotograf. Kısa günün karı.


Tatil güzeldir. Yatılır, kalkılır, uyunur, uyuklanır, okunur, yazılır, bol bol film seyredilir. Yaptım, hepsini yaptım.
Ve tatil biter. Şimdi çalışma zamanı. Nerde kalmıştık :)

Çarşamba, Ocak 11, 2006

Umut tatilde :)

Fotograf hiçbir şeydir, beni ilgilendiren hayat ...

Henri Cartier Bresson'un Karar Anı kitabında altını çizdiklerim;

İnsanlar portrelerinde yaşamaya devam etmek isterler, kendilerinde sonra yaşayanlara iyi görünmek isterler; belkide bunu gizliden gizliye hakettiklerini düşünürler.

Müşteriler makinanın nesnelliğinden çekinir, fotografçı ise piskolojik bir duyarlılık arar., bu iki yansına çarpışır.

Benim için fotograf, gerçekliğin içindeki yüzeylerin, çizgilerin yada değerlerin ritminin keşfidir.

Makinanın, diyaframın, hız ayarlarının, vs. kullanımı tıpkı otomobilin vitesini değiştirmek gibi reflekse dönüşmelidir. Tüm bu işlemlerden herhangi birini, hatta en karmaşık olanlarını bile es geçmekgibi birşey söz konusu değildir. (Jale Erzen Hoca ile aynı yaklaşımın sözcüklere dökülmesi)

Kurgulanan, planlana fotograf bana uymaz.

Objelerimizin seçiminde ne kadar tutumlu olursak, en yalın ifade biçimine ulaşabiliriz.

Çekilen fotograf hiçbir şekilde karanlık odada süzeltilemez. An fotografının iyi yada kötü olması fotograf makinasi içinde belirlenir.

Balık gözü gibi objektifleri hiçbir zaman önermem, çünkü ona bakmak bozulmuş bir bakmaktır. Bozmayı sevmem.

Bana bir fotografı neyin iyi yaptığını soruyorsun. Bana göre öğerlerden herbirinin en üst düzeyde kuvvete ve ifadeye taşıyan konu ve form arasındaki ahenktir.

Cuma, Ocak 06, 2006

Jale N. Erzen ve Lomography

Yenice Jale Erzen Hocanın Fotograf Notları kitabını bitirdim. Kitaptan öğrendiğim bir çok yeni şey olmasına rağmen duruşunda beni rahatsız eden bir taraf vardı. Jale Hoca diyor ki;
"Kendi biçimsel ifadesini geliştirmiş ve bunu tutkulu bir biçinde uygulayan fotograf sanatçılarına iyi bir fotograf nasıl üretildiği sorulduğunda çoğunun yanıtlarında teknik ve estetik temel ile ilgili birşey duymayabiliriz. Gerçekten de sanatın başladığı yerde artık bütün teknik ve estetik, yani biçimsel kaygılar birer refleks halini almış, yerini sanatçının özgün ifadesini biçimlendiren özel kaygılara bırakmıştr."

Ve can alıcı yeri geliyor paragrafın,

"Ama, bir matematikçi ileri düzeylerde toplama ve çıkarma gereksinimi olmadığı halde bunları bilmesi gerektiği ve bütün işlemlerini bunlar üzerine oturttuğu gerçeği yada atletizmde en ileri noktaya varıldığında dahi kasları geliştiren basit hareketlerin önemi olduğu gibifotograf sanatında da sanatsal ifadenin temellendiğibazı temel anlayışlar, düzenler ve ilişkiler vardır. Bunlar kural olmasalar da, eğer fotograf diğer çeşitli sanatsal ifadeler gibi bir disiplin ise bazı kesin teknik ve estetik uygulamaları gözardı edemez. "

Son cümle,

"Bir fotograf sanatçısı zamanla bunları bilerek ya da sezgileriyle aşabilir, ama yokmuş gibi davranamaz"

Hakikaten böylemidir, fotograf ödelinde değerlendirdiğimizde, evet fotografçı diye tabir ettiğimiz, işi iyi fotograf çekmek olan kişilerin bilmesi ve uygulaması gereken bir kuralları silsilesi vardır. Çünkü onların ürettikleri fotografın kalitesi önemli ölçüde ilgili kuralların doğru biçimde uygulanması ile ilşkilidir. Burda fotografçı için tanımladığımız başarım ölçütü fotografın görüntü kalitesidir. Fotograf sanatçısı için başarım ölçütümüz nedir? Bu nesnel bir soru gibi hissediyorum. Benim bu soruya cevabım fotograftaki dil, şiirsellik, beklenmediklik, bende olanları bana sunum biçimi gibi uzayıp giden bir liste iken bu başarımların sağlanması için bilinmesi gereken kesin teknik ve estetik kuralları listeleyemiyorum.


(Bir Lomography Örneği)

Çok sevdiğim, hatta belkide en sevdiğim fotograf akımı diyebileceğim lomography 10 tane kural tanımlıyor. Bu kurallar ;

1. LOMO'nuzu (Fotograf Makinanızı) sürekli yanınızda taşıyın

2. Gündüz gece demeden sürekli fotograf çekin

3. Lomogragraphy'i hayatınızın bir parçası haline getirin

4. Kalça seviyesinden çekim yapın

5. Nesnelere olabildiğince yaklaşın

6. Düşünmeyin

7. Hızlı olun

8. Önceden ne çektiğiniz bilmeniz gerekmez

9. Hatta sonra da bilmeseniz olur

10. Kuralları kafanıza takmayın

Bu kurallara uyan binlerce insan sürekli fotograf üretiyor. Binlerce fotografı birlikte sergiliyor ve eğleniyorlar. Bu noktada, bu yapılanın kalitesi için hakikaten estetik ve teknik kurallara ihtiyacımız var mı?

P.S. Lomography hakkında ayrıntılı bilgi için http://www.lomography.com/

Çarşamba, Ocak 04, 2006

AdSense veya Google ile reklamlar...

AdSense'de sitem için süren değerlendirme tamamlandı ve Google siteme reklam vermeyi kabul etti. Ne mutlu haber. Sağ altta göreceğiniz reklamlara her tıklamanızda zatıalim para kazanacak. Eveli sene devam ettiğim fotograf okulum için Google'a reklam vermiştik. Ben hiç umut etmememe rağmen reklamlar işe yaramış ve Google'dan okulun reklamını gören insanlar kurslara kaydolmuşlardı. Şimdi yine AdSense'den para kazanabileceğime ihtimal vermiyorum. Görelim ne olacak. Ahtım var, Google'dan kazandığım her kuruşu Google'a verip, blogumun reklamını yapacağım.

Pazar, Ocak 01, 2006

Yılın ilk gününde Anıtkabir

Müze gezilerimiz devam ediyor. Babamın Balıkesir'den bir arkadaşının Anıtkabir takvimi istemiş olmasını mana ederek bugün de Anıtkabir gezdik.