Salı, Haziran 29, 2010

Roma'dan Ankara'ya

Şansımız yerinde. Birinci evlilik yıl dönümümüz benim Roma'daki iş toplantıma denk geldi. Hal böyle olunca, hafta sonuna doğru prenses uçağa atlayıp bir çırpıda yanıma geldi. Yorucu bir hafta süren toplantılar dizisi inanılmaz güzel bir hafta sonu ile devam etti. Geçen sene kısa süren Roma turumuzda tadına varamadığımız ne varsa hepsine zaman ayırdık. Hemen her gün Sant Eustachio'da kahve içtik, Giolitti'de dondurma yedik. Toplantıdaki Alman katılımcının tavsiyesi ile Roma'nın Yahudi gettosunu ve inanılmaz "roman" mutfağını keşfettik. Kızarmış enginar yedik. Yıllarca Roma'da yaşamış ABD'li katılımcının önerisi ile İspanyol merdivenlerinin hemen iki sokak arkasındaki 34 isimli restoranı keşfettik. Yemekler inanılmazdı. Birinci yıl dönümümüzü de tripadvisor'da 31. sıradaki Bebetto isimli restoranda kutladık. Bol yemeli içmeli, bol yürümeli fotoğraf çekmeli, çok keyifli bir iş seyahati oldu vesselam. Daha büyüsünden kurtulamamıştım ki dün altı üstü bir saat kadar hızla yağan yağmurda Ankara trafiğinde kilitlenip kaldım. Büyükşehir belediyemizin cefakar işçileri maazallah arabalar mahsur kalır diye muhtelif batçıkları kapatmışlardı. Hal böyle olunca da zaten keşmekeş olan başkent trafiğimiz arap şaçına dönüvermişti. Gene kendi kendime sordum. Deli miyiz biz? Niye bu keşmekeş içinde boğuşup duruyoruz. Şimdi mi? Bekliyorum, bu kötü düşünce bulutları dağılsın diye.