Pazar, Nisan 30, 2006

Reklamlara devam...

Bir önceki yazıdaki siteyi gezerken farkettim ki sıradışı işlerin çoğunun altında "Saatchi & Saatchi" anahtar kelimesi var. Bir de şu adamların web sitelerine bakayım dedim. Yaptıkları işler gerçekten çok başarılı. Aşağıdaki linkten ajansın portfolyosuna ulaşabilirsiniz.
Saatchi & Saatchi

Cumartesi, Nisan 29, 2006

Çarşamba, Nisan 26, 2006

Ali Ekber Çiçek, toprağın bol olsun...

Ondörtbin Yıl Gezdim Pervanelikte,
Sıtkı İsmin Duydum Divanelikte.
İçtim Şarabını Mestanelikte,
Kırkların Ceminde Dara Düş Oldum.

Güruh-u Naciye Özümü Kattım
Adem Sıfatından Çok Geldim Gittim
Bülbül Oldum Firdevs Bağında Öttüm
Bir Zaman Gül İçin Zara Düş Oldum.

Pazar, Nisan 23, 2006

Blog'da Video



Long Live Gooooooooooogle...
http://video.google.com/ adresinden istediğiniz video'yu seçin, -kendinizin çektiği bir klip ise blogunuza koymak istediğiniz, klip'i upload edip onu seçin-, sağ taraftan "Embed" linkine tıklayın, google'ın sizin için oluşturduğu html'i blogunuza yapıştırın. Evet, bu kadar.

Aruoba ve Felsefe

Felsefe, kişinin kendi özel yaşamında en az becerbildiği; dolayısıyla da acısını en çok çektiği konuyla enlemesibe-boylamasına uğraşmasının ürünüdür.

Felsefe kişinin başedemediği ile boğuşmasıdır.

Felsefe, olanaksızı, en üst, en yüce olanaktır diye, denemektir.

Felsefe bir türlü olmayanı yapmaya çalışmaktır - ya da, hiç olmayacak olanı, olması gerekendir diye, oldurmaya çalışmak...

Yani: Felsefe en üst yanılgıdır...

Felsefe, başından da, en sonunda da, olanaksızdır.

Felsefe, gerçekliğin olmak istemediğidir; çünkü felsefe, gerçekliğin olduğu gibi olmasını istemeyendir.

Felsefe, kişiyi insan kılma uğraşısıdır.

Oruç ARUOBA
Hani, 1993

Perşembe, Nisan 20, 2006

Yorumsuz

Müslüm Baba neler söylüyor?

Kıyamet çok yaklaşmış olmalı. Neler oluyor? Anlamıyorum. Başımıza taşlar yağacak. Murathan Mungan seçmiş, Müslüm Gürses söylemiş. Bu da "Aşk Tesadüfleri Sever" diye bir albüm olmuş. Neler mi söylüyor Müslüm Baba. Ben söylesem de inanmazsınız ki. The world is not enough, Dylan, Temple of the king. Daha yetmez. Bowie, Cohen ve Bjork. Biraz önce aldım albümü. Büyük bir şaşkınlıkla dinliyorum.

Google diyor ki, Joan Miro bugün doğmuş...

Google bugün Joan Miro logosu kullanmış. Ne olaki diye Wikipedia'ya bakınca fakettim ki kendileri 20 Nisan 1893'de doğmuş. Nedenini çok bilmiyorum ama seviyorum bu adamın işlerini. İlk kendi evim olduğunda, 2001 yılı idi yanlış anımsamıyorsam, 3 tane resminin reprolarını alıp, çerçeveletip asmıştım. Hala duruyor onlar, biri çalışma odamda, biri mutfağımda biri de yatak odamda. Hala çok anlamıyorum galiba amca ne demek istemiş ama bi şekilde güzel geliyor yaptığı işler. E madem doğum günü imiş Joan Miro'nun bugün, bir işini de bloğuma koyayım bu bahane ile.

Türkiye Takımı Everest'te

Tanıdık, tanımadık, bir gurup deli toplanmışlar, Everest'e tırmanmaya gitmişler. Ne olduğunu merak mı ediyorsunuz? Takip edin o halde...

http://www.2006everest.org/

Pazar, Nisan 16, 2006

Bolu Melen Çayında Rafting

E bahar geldi diye sevinip sevinip evde oturmak olmaz tabi. İnsanın kendisini dışarılara atması lazım. İşyerinden arkadaşlarla ilk olarak geçen sonbaharda konuştuk Melen'de raft yapmayı. Hemencecik heveslenip internette baktık görüdük ki Ankara'dan Melen Çayına rafting'e götüren bir tur şirketi yok, biz de yılmadık İstanbul şirketlerini aradık. Neyse baktık gördükki bu işin mevsimi Mart ayında başlıyor Temmuz gibi de bitiyor. Mart ayında bir daha cellallendik gidelim diye Radikal Tur dedi ki siz Nisan'da gelin. Velhasılı Nisan oldu, biz de muradımıza erdik. Atladık arabaya Koray, Tuba, Şamil ve ben, ver elini Melen çayı.
Melen çayı nerde midir? Hemen tarif edeyim. Ankara'dan İstanbul'a giderken Bolu dağından indiniz bir daha oTEM'e girdiniz, ilk çıkıştan (Düzce, Gümüşova çıkışı) çıkınız. Oradan E-5'e geçip İstanbul'a doğru devam ederken Cumayeri diye bir ilçe göreceksiniz, bu ilçeye dönüp Rafting Alanı oklarını takip edince rafting'e başlayacağınız Dokuzdeğirmen köyüne ulaşacaksınız.

Yolda Cumayeri ilçesinden itibaren Dokuzdeğirmen'e varınca kadar heryerde bayraklar, flamalar ile karşılaşınca yok efendim Türkiye Rafting Şenliği varmış da, biz şimdi valiler, kaymakamlar, savcılar, belediye başkanları ile rafting yapıyormuşuz da diye fantaziler kurup eğlene eğlene Dokuzdeğirmene ulaştık. Radikal Tur tarafından bize bildirilen numaradan Muzaffer Bey'e ulaştık. Muzaffer Bey Dokuzdeğirmendeki iki rafting şirketinden bir olan Özgür Extreme'in (Tel: 0 380 524 43 09; 0 532 548 62 65) sahibi. Merak edenler için diğer şirket de Eco Rafting diye bir şirket. Muzaffer Beyle hoş beş, çay kahve sobet, yok Melen'de ki rafting'in tarihi, yok kaç şirket var bu işi yapan derken öğleyi ettik fakat biz bir türlü raftinge başlayamadık. Muzaffer Bey ağzındaki baklayı çıkardı. Başkan, kaymakam savcı beyleri bekliyoruz dedi ve biz birbirimize baka kaldık :).


Haritada da gürüldüğü gibi 12 km'lik bir parkur için atladık botlara. İlk yarım saat hepimiz çok şaşkındık, bir yandan bot üstünde rahat olmaya çalışırken, öte yandan Melen çok sakin akmakta biz se heyacan namına hiç birşey yaşamayıp sürekli kürek çekmekte idik. Rehberimize sorunca "Sabırlı olun" tavsiyesini alıyorduk. Derken nehir birden hızlandı. Rapid dedikleri parçalardan bir bir geçmeye başladık. Rapidler bir kaç yüz metre boyundalar fakat bu birkaç yüz metrede dalgalar boyumuz aşıp, bot bir havalanıp bir düşünce keyfimiz yerine geldi. İnişi aynı şirkete ait 3-4 tane daha bot ile birlikte başladık. Diğer botlardan bu rapidlerde düşenler oldu, o düşenler sudan itina ile geri toplandı. Parkurun bitimine doğru madem Melen çalı bizi düşüremedi diyip biz kendimizi attık çaya. Suya girmeden eve dönmek yok nidaları ile. Çayda biraz yüzdük ki faaliyetin en keyifli kısımlarından biri de buydu.

Parkur çok zor değil. Bitirdiğinizde "Başardım, başardım, ben ne kadar büyük bir doğa sporcuyum" diyebileceğiniz bir durum yok ortada, fakat keyif düzeyi çok yerinde. 2 saat boyunca fasılalı da olsa sıkça kürek çekip, hop oturup hop kalkıp, ıslanıp kuruyup, çay vadilerden geçtikçe vadinin dibinden dağları doğayı seyrettiğiniz keyifli bir faaliyet.

Parkur bitiminde, Beyler köyünden çıktık karaya. Hemen Kaymakam Bey ve diğer protokol ile bir fotograf çekildik :) (Aşağıdaki fotograf). Rafting şirketin tesislerinde üstümüz değiştirip, yemeğimizi yiyip Ankara'ya döndük.

Çarşamba, Nisan 12, 2006

Pamukçu Bengi ve Edremit Güvende

Pamukçu bengisi ve Edremit güvendesi Balıkesir'de oynanan iki zeybektir. Biraz da Balıkesir'de iken yaşadığım mikro milliyetçilik yüzünden herhalde, yıllar duyarım da bir sormak, dinlemek, bellemek gelmemişti içimden. Ben Sındırgı'lıyım canım, ne işim olur bengiyle güvendeyle canım. Ama burda, Ankara'da olunca bırakın Balıkesir'i, Ege türkülerinin hepsini sahipleniyorum, bizim oraların bunlar diye. Gene ardı arkası kesilmez bir şekilde Denizli, Aydın, Muğla türküleri dinlerken geçen aklıma geldi, iyi hoş böyle iki Muğla zeybeği duydum mu dizlerimi vura vura zeybek oynasım geliyor da Balıkesir zeybeklerinden bihaberim. Hemen babamı aradım, sağolsun elinde avucunda ne varsa yollamış. Bu gün elime ulaştı. Gelen kasetlerden Pamukçu bengisi ile Edremit güvendesi'ni mp3 yaptım. Kayıtlar pek kaliteli olmasa da dileyenlere e-posta yolu ile yollayabilirim. Şimdi sırada bunlar nasıldır, nasıl oynanır, kim oynar, oynayını kalmış mıdır, nasıl çalınır soruları var. Zaman içinde daha fazla bilgiye ulaşırsam gene buradan paylaşırım.

Salı, Nisan 11, 2006

Unutma, 5 Kasım'ı unutma!

Pazar günü V for Vendetta'yı seyrettim. İki gündür yazacağım, elim ermedi. Film Allen Moore'un aynı adlı çizgiromanından Wachowski biraderler tarafından sinemaya aktarılmış. Hikaye bana bir bilim kurgu olmaktan çok bir şom ağızlılık gibi geldi. Bush dönemini karamsar bir bakış açısı ile ekstrapole ederseniz filmin geçtiği 2050 sonrası (ben öyle hissettim) dünyanın halini siz de tanımlayabilirsiniz. Filim, bu ortamda muhafazakar düşüncenin nerelere evrilebileceği ironik bir biçimde ortaya koyuluyor. Bu arada da kontrgerilla, medya gibi unsurların devlet yönetimindeki etkileri çizgiroman vari bir şekilde gözler önüne seriliyor. Film'de sorulan İngiltere'deki faşist ortamı hazırlayan 80K kişinin ölümüne neden olan su kaynaklarına yapılan biyolojik saldırıyı ya devlet yaptıysa sorusu, son 5 yıldır Afganistan ve Irak'ta yaşananları tetikleyen 11 Eylül hakkındaki komplo teorilerini anımsatıyor.
Velhasılı efendim, başarılı bir film olmuş. Seyretmenizi öneririm.

Cuma, Nisan 07, 2006

Ve bir ilk daha...

Evet, evet. Türkiye'de de hotspot uygulaması başlamış. TTnet'den biraz önce satın aldım. 30 dakikası 3.5 ytl. Şimdi Ulusoy Küçükyalı tesislerinden yazmaktayım bu yazıyı. Birazcık pahalı bir servis şu anda ama hem kapsamının genişlemesi hem ucuzlaması için çok bekliyeceğimizi zannetmiyorum. Hatta gönül adsl şifremle wireless'a bağlansam da kotam oradan da işlese istiyor.

Ankara İstanbul yolculuğunda blog yazmak...

Otobüs uçar gider :). Ulusoy'un başlattığı otobüste internet servisine Varan da başlamış. Pek teknoljik bir servis. Yolda oyalanmak için güzel bir oyuncak. Böylece gün geçtikçe sıklaşan Gebze - Ankara - Gebze yolculuklarımız, vikipedia, sözlük, blog okumak için fırsatlar haline gelmiş oldu. İtiraf ediyorum, ben teknoljiyi çok seviyorum.

Pazar, Nisan 02, 2006

Dünyada çok güzel şeyler var. . .

Ne kadar çok güzel kadın var dünyada. . .
Esmer, sarışın, çukulata renginde
hepsi birbirinden güzel, birbirinden alımlı.
Gergin yumuşak tenlerinde
İmparatorluklar kuruldu, imparatorluklar çöktü.
Bir öpücükleriyle ihtilaller başladı. . .
Zaten kadınlar ve aşk olmasa
yaşamaya değer miydi bu dünya?
Kime okurduk bu şiiri?

Özkan MERT
Varlık, Ekim 2000