Perşembe, Temmuz 27, 2006

İşlemci Katili


Efenin yok öyle şekilli bir işlemci fanı gördüm, hemen şunu bir takıvereyim de bilgisayarım ne kadar sessiz olacak, nasılda soğuyacak felan demeyin. Sakın ha. Ne mi oldu, eski fanım sökerken kendisine yapışık olan cpu ile birlikte elimde kaçtı ve düştü. Sonra ben birşey olmamış gibi onu takıp bilgisayarı çalıştırmaya kalkınca, meret çalışmadı. Allah işlemci gitti diye bilgisayarcıma koştum. (Ailemizin bilgisayarcısı Burak, Tetra Bilgisayar) Yeni işlemciyi taktık, bir de ne görelim anakart da gitmiş. Neyse Allahtan anakartım garanti kapsamındaymış da ekonomik gedik çok büyümedi, fakat ne çare ki tatil öncesi sabahın 2'si oldu ben hala sistem kuruyorum.

Pazar, Temmuz 23, 2006

Hale Gür, Ege'in Altın Sesi

Günlerdir, durup durup Hale Gür'den Yür Dilber Yürü Saçın Saz Gibi türküsünü dinliyorum. Hali hazırda bu kadar çok Hale Gür dinliyorken iki satır da ben ekleyim internet'e Hale gür hakkında. Çocukluğumdan bir sima Hale Gür. Zihnimdeki görüntüsü de tam da yandaki resimdeki gibi, 80'lerden kalma. 80'lerde başlayan festival furyasından Sındırgı'da nasibini almış ki, her sene Halı Festivali düzenleniyordu. O festivallerde de illa ki bir tane assolist konseri oluyordu. Hale Gür'de Sındırgı Halı Festivalinin bir kaç defa assolisti olmuştu.
Pek sevilir Sındırgı'da Hale Gür. Yaşlılar, radyo ile büyümüş olanlar, zaten tanırlar kendisini İzmir radyosundan. Radyo da bizim oraların türkülerini söylüyor diye bilirler isimini. Köye Amcama veya Halama gittiğimde de, tütün dizerken dinnenen kasetlerin arasında görürdüm, mahalli sanatçıların kasetleri ile birlikte.
Annemlerin akranı Hale Gür. 51'de doğmuş. 70'lerin başından itibaren İzmir radyosunda çalışıyormuş. Halen de Karşıyaka Belediye Konservatuvarında şeflik yapmaktaymış. Bir site var kendisi hakkında daha detalı bilgi edine bileceğiniz ve siteyi okurken de bir kaç tane türküsünü dinleyebileceğiniz. http://www.halegur.tr.gs/ İlgilenenlere tavsiye ederim.

Perşembe, Temmuz 20, 2006

Gece ve Portishead

After time the bitter taste
Of innocence decent or race
Scattered seeds, buried lives
Mysteries of our disguise revolve
Circumstance will decide
These sour times
Who oo am I, what and why
Cos all I have left is my memories of yesterday

Cumartesi, Temmuz 15, 2006

Software Art

Sabah Ortadoğuda neler oluyor diye bir yabancı kaynaklara bakayım dedim. Yok CNN ne diyor, BBC ne diyor derken MSNBC'nin sitesinde fotograflara bakmaya başladım. Ekranda bir savaş fotografı var ama bir sıkıntı var sanki, birşeyler garip geliyor bana. Hemen farkettim ki MSNBC savaş fotograflarının altına, herhangi bir haber fotografına yaptığı gibi reklamlar yerleştirmiş. Aklıma hemen software art (Yazılım Sanatı) geldi. İki farklı kaynaktaki malzemelerden bir sayfa hazırlayan kod, haber okuyucusuna İRONİK ve ABSÜRD bir sunum hazırlamış. Yani sanatsal ürün kod tarafından oluşturulmuş. Aynı malzemeler kullanılarak benzer bir ürün tüketim toplumuna ve savaşa eleştirel gözle bakan bir sanatçı tarafından üretilip müzelerde sergilenebilirdi de. Buyrun bir kaç örnek;

Savaşta evi yıkılanlara çok uygun koşullarda kredilerimiz var ...

Savaştan AlaskaAir ile kaçın...

Operasyonda sadece illy içilir ...

Çarşamba, Temmuz 12, 2006

Cocorosie

Bugünlerde elime aldığım her gazetede onların adı geçiyor. Sierra ve Bienca. 20li yaşlarda iki kız kardeş. Bu popüleritenin sebebi İstanbul Caz Festivaline teşrif ediyor olmaları. İyi ki popülerler, iyi ki teşrif ettiler de tanıdık onları. İlk albümlerini " la maison de mon reve" buldum, dinledim. Bambaşkalar. Kelimenin tam anlamı ile bambaşkalar. Tanıdık melodiler, opera vokelleri, bildik gitar ve piano tonları arkasına eklenmiş raslantısal kaynaklı düzensiz ritimler, gürültüler. Ekşi sözlükte şöyle bir yorum var kızlar hakkında, pek beğendim;
sanki 2 sevimli ablam varmış da pazar sabahını, gecelikleriyle ve dağınık saçlarıyla salonun penceresi önünde şarkı söyleyerek ve etraftaki aletlere de şarkı söyleterek geçirmeye karar vermişler.ilk albümlerini dinlerken hissettiğim şey tam olarak buydu.

(adalita, 23.10.2005 18:24)

Pazartesi, Temmuz 10, 2006

DADA hiç bir anlam taşımaz



"Bir sanat yapıtı, yasa gereği, nesnel olarak, herkes için hiç bir zaman güzel değildir. Demek ki eleştiri gereksizdir, eleştiri her birey için, yalnızca öznel olarak, ve en küçük bir genel nitelik taşımaksızın vardır. Bütün insanlığın ortak psişik temelini bulduk mu sanıyorsunuz? İsa'nın girişimi ve kutsak kitap, geniş ve iyilikçi kanatların altında şunları gizler: boklar, hayvanlar, günler. Şu sonsuz, biçimsiz çeşitlemeyi yani insanı oluşturan kaosa düzen vermeyi nasıl isteyebiliriz ki? "Komşunu sev" ilkesi bir ikiyüzlülüktür. "Kendini tanı" bir ütopyadır ama daha kabuledilebilir niteliktedir çünkü içinde kötülüğü de barındırır. Acımak yok. Katliamın ardından bize arınmış bir insanlık umudu kalır."

Dada Manifestosu Tristan Tzara (1918)

Şamil bugün bir sohbet esnasında "Ne demek Umut DADA?" diye sorunca eve gelip kütüphanedeki kitapları karıştırmaya başladım. Tristan Tzara'nın Dada Manifestoları kitabını baştan sona göz bir gezdirdim. Nedir DADA? sorusunu bir kenara bırakdım ve yukarda bir parçasını koyduğum manifestonun 90 yıl sonra bugün hala ne kadar güncel olduğunu düşündüm kaldım.

Pazar, Temmuz 09, 2006

Ankara'dan İstanbul Caz Festivali

Evet, evet, doğru tahmin ettiniz. Ben de İstanbul'u kıskanan Ankaralılarıdanım. Kardeşim bu bir değik iki değil. Bir festival biter diğeri başlar. Festival olmadı Roger Waters'ı çağırırlar. Ankaralıları hasetlerinden çatlatacak bir şey illa ki bulurlar.
5 Temmuz sabahı 07:30 sularında işe gitmek üzre servisime binmeden bir Radikal aldım. Bilen bilir, işyerim dağın başında, yol uzun, bari memlekette neler dönüyor bir göz gezdireyim gibi bir masum bir amaç içindeyim. Bir de ne göreyim Radikal, İstanbul Caz Festivali eki vermiş. İlk sayfadan son sayfaya hasetimden çatladım.
E Ankara'dan festivale iştirak etmenin bir yolunu bulmak lazımdı. Buldum. Şu anda tam da onu yapıyorum. Festivale katılanların mp3'leri eldekilerden, eşden dosttan olmadı netten derlendi toplandı. Bu Pazar öğleden akşama bunlar dinliyorum. Kimler yok ki? Diana Krall, Chris Botti, Madeleine Peyroux, Raul Midon, Yerba Buenna, Charles Lloyd diye uzuyor liste...
Sakın ha, "Züğürt tesellisi" gibi fısıltılar duyuyorum. Duymamış olayım.