Pazartesi, Ocak 31, 2011

2011 Global Game Jam'in ardından

Bu sene kaçıncısının yapıldığını bilmediğim Global Game Jam  dünya çapında bir etkinlik. Dünya çapında derken hakikaten dünya çapında. Misal bu sene içlerinde Ankara'nın da yer aldığı 169 merkezde yapılan etkinliğe 6474 geliştirici katılmış, 1466 tane oyun geliştirilmiş. 48 saat süren etkinliğe her ülke kendi yerel saati ile Cuma günü saat 17:00'da başıyor. Önce oyunlarda kullanılacak tema açıklanıyor. Sonrasında katılımcılar gruplar oluşturup, oyun geliştirmeye koyuluyorlar. 48 saatin sonunda, Pazar saat 17:00'da da gruplar önce oyunlarını global web sitesine yüklüyor, sonra da yaptıklarını birbirlerine ve jüriye sunuyorlar. Jüri ve yarışma kısmı çok önemli değil. Dereceye girenlere öyle kayda değer hediyeler sunulmuyor. Jüri desen, sayıca yarışmacılar kadar (Bu sene 60 yarışmacı, 40 kadar jüri vardı). Yani jüri olmak da etkinliğe katılmanın bir biçimi. Ben etkinlik ile ilk defa geçen sene tanışmış, görüşlerimi de sizlerle paylaşmıştım. Bu sene bir adım daha atarak etkinliğe jüri olarak katkı sağladım. Cuma konunun açıklanmasından, Pazar sürenin bitmesine, ödüllerin verilmesine kadar gidişat ile ilgilendim. Çocukların etraflarında dolandım, sorular sordum. Diğer meraklılar ve sektörden insanlarla uzun uzun oyun sohbetleri ettim. Etkinlik ODTÜ Teknokent'in oyun ve animasyon merkezi ATOM'daydı. Fırsat bu fırsat, etraftaki oyun stüdyolarını gezdim. En merak ettiğim Taleworlds idi, Armağan Hocam kırmadı beni, Taleworlds'ü de gezdim.
Ekibin önemli bir kısmını geçen seneden gözüm ısırıyordu. Bu sene yeni heves yeni heyecan ile katılanların sayısı da az değildi. Toplam 60 kadar geliştirici vardı. Geliştirici diyorsam hepsi kod geliştirici değil, çok sayıda grafik tasarımcı, ses tasarımcısı da vardı. Geçen sene kadar sıkı olmasa da, bu sene de çocukların yiyeceğini içeceğini sağlayan bir çok sponsor vardı. Kuru Kahveci Mehmet Efendi kahvelerini eksik etmedi, Eker de ayranlarını. Gülmeyelim. Böyle bir etkinliğin en önemli yanı 60 kadar 48 saat ayakta kalacak elemanı sürekli beslemek. Seneye Eti'ye, Ülker'e haber salmak lazım. Kahve Dünyasını, Fast Food zincirlerimizi olaya katmak lazım. Sponsor mühim mevzu. Hepsinin ellerine sağlık. Darısı nicelerine.
Bu sene de çok güzel oyunlar çıktı. Birinci oyunu web sitesinden indirip oynamınızı öneririm. Gerçekten çok başarılı bir iş çıkardı grup. Üçüncü oyun da umarım ücretsiz olarak iPhone Store'da yerini alır. Öte yandan Ziggy grubu sanatsal üretimleri ile herkesin gönlünde taht kurdu. Bu onlara derece getirmese bile güzel bir saygınlık getirdi. Tüm grupların işlerinden bahsetmem zor fakat zamanı olan için hepsi görmeye değer işlerdi. http://globalgamejam.org/games/2011 sitesinden Ankara'da ve dünyada üretilen tüm oyunlara ulaşabilirsiniz.
Bence bu etkinliğin çok özel bir yanı daha var. Sanatsal ve teknolojik üretimi bir tema etrafında yoğurup kısa bir zamanda eser yaratılan bir deneyim sunuyor. Mühendis aklımla soruyorum: Modern sanat bu değil de nedir? Ben hiç bir konu verilip insanların 48 saat içinde kısa film çektikleri bir etkinlik bilmiyorum mesela. Böyle bir etkinlik çok güzel olmaz mıydı? Bunu yapan oyun geliştirme camiası kanımca çığır açmaktadır. Birlikte, kendiliğinden, hemen üretim. Üretilen interaktif canlandırma ile temayı ifade etme. Bunlar çok önemli değil mi? Seneye daha güzel, daha kalabalık, daha canlı bir GGJ umudu ile.

Pazar, Ocak 16, 2011

Behzat Ç. kült mü oluyor?

Bir kültür, bir alt kültür veya gruba adanan, adanır hale gelen yapıtlar kült yapılar olarak anılageliyorlar. Yakın dönem Türk sinemasında kült film denince akla gelen ilk isimlerden bir tanesi de Serdar Akar. Gemide filmini kaç defa seyrettiğimi hatırlamıyorum bile. "Bir memleket gibidir gemi" repliği ilk cümledeki grubu yaratıvermişti. Filmi seyredenlerin, veya şöyle söyleyeyim, filmi kült haline getirenlerin filmdeki karakterler ile sosyal veya ekonomik olarak bir kan bağları yoktu. Dünyaları ayrıydı. Aynı Behzat Ç.'de olduğu gibi. Serdar Akar yeni işinde de aynı bağlanmayı yarattı. Bölüm başına iki-üç yüz yorum yazan ekşisözlük yazarlarının halkımızın emniyet mensuplarını en seven grubu olduğunu söylemek kanımca pek doğru olmaz. Okumuş, beyaz yaka, bilişim sektörü çalışanlarının Behzat tesbihi ile dolaşmalarına ne demeli? Geçen gün işyerinde Rabiş'in telefonunu Behzat gibi açınca ortalık yıkıldı. Neden seviliyor bu Behzat Ç.? Nedir işin sırrı Serdar Hocam? Benim bulduğum cevap, Serdar Akar'ın işlerinin en belirgin özelliği güçlü karakter tasarımları ve güçlü replikler. Sevenleri seyrederken, "işte budur abicim" dedikleri anlar buluyorlar. İlkin, dizi son 15 senede Ankara'nın başına gelmiş en iyi şey. Ankaralılar, pardon biz taşralılar, köyümüzde çekilen diziyi zaten ilk elden seviyoruz. Dizinin bir yerinde Behzat Başkomserim "biz egemen sınıfın çıkarlarını korumak için yaratılmışız" diye bir cümle patlatınca akan sular duruyor. Bugün olduğu gibi "seviyorum merkez" diye telsiz anonsu geçilince polis frekanslarından, akan sular duruyor. Bir pazar gecesi daha biterken, ben ve Behzat Ç. sevenler cemaatinin pek saygıdeğer üyesi olan binler, haftaya merkezin ne cevap vereceğini inanılmaz bir sabırsızlıkla bekliyor. İş filmden çıkıp diziye döndüğünde Serdar Akar'ı bu heyecanı sürekli tuttuğu için de kutluyorum.