Salı, Eylül 10, 2013

XBMC ile geç kalmış bir tanışma

2009 yılında evlenmeden hemen önce almıştım Asus marka ev sinaması bilgisayarımızı (HTPC - Home Theater PC). Sonrasında Apple TV felan da aldık ama bir türlü kendisinden vazgeçemedik. Nitekim Almanya'ya taşınırken de çantamıza attığımız gibi getirdik. Kıymetli derken aman yanlış anlaşılmasın, paraca değil. Kendisini evlilik arefesinde biriken puanlarla edinmiştik. Üzerinde 900MHz Celeron işlemci, 1GB Ram, 80GB da disk var ama insan televizyonuna bilgisayar bağlı olmasına bir güzel alışıyor. Yıllar geçtikçe beklenen oldu, XP güncellemeleri, browser güncellemeleri, flash güncellemeleri derken 8tracks'den müzik dinlerken yeni bir tab açamaz olduk. Almanya yolculuğu öncesi ailenin bilgisayarcı erkekleri üstüne çöreklenip upgrade'e kalkıştık fakat neçar, ASUS bizim gibi üç çapulcuya pabuç bırakmadı ve hevesimiz kursağımızda kaldı. Öyle paketlemişler ki mereti zor topladık.
Ben de bu hafta sonu ne zamandır aklımdakini yaptım ve üstüne lubuntu kurdum. Sistem rahata erdi. Chrome canavar gibi çalışmaya başladı. Bende başladı bir karın ağrısı. Almanya'daki internet sağlayıcımız 1und1'ın verdiği modem sayesinde eve sonunda bir NAS (Network Attached Storage) kurmuşum, içinde her format müzik, video, resim var. Ne yapsam da sistemi yormadan şöyle en hafifinden her codec'i olan, UPnP (Universal Plug and Play) destekleyen bir yazılım bulsam derken işyerindeki gruptan arkadaşlar XBMC  önerdiler. Ben nedense yıllardır bir soğuktum kendisine. Pek yanılmışım. Kolayca kuruldu, tüm codec'ler tas tamam, kullancı arayüzü cok güzel, pluginler kullanışlı. İki gündür NAS üzerinden flac dinleyip, üstüne radyo çalıp sonrasında bir divx açıp altyazıları online indiriyorum. Yapanların ellerine sağlık...