Nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde Brüksel'e hem gecenin köründe gidip, gecenin köründe de dönüyorum. Geçen Pazar sabah 2 sularında evden çkıp düştüm yollara. Otele vardığımda saat 11'e varmıştı. Geçen gidişimizden aldığım ders sonucu gene Türk mahallesinde ama bu sefer Prestige Hotel'de yer ayırtmıştım. Otel güzelmiş. Beğendim. En güzeli NATO'ya giden otobüs 65 numara tam önünden geçiyor. Grand Platz'a yürüyerek yirmi dakika. Türkçe konuşulan bir ortam. Fiyatı makul. Uzun ve erken başlayan yolculuk sonrasında kendime geldiğimde öğleden sonra olmuştu bile. Hava çok güze lgözüküyordu. Merkeze doğru yürümeye başladım. Karnımın acıktığını farkedince yol üstündeki bir fırına uğrayıp açma aldım. Açmayı tırtıklarken meydana ulaşmıştım bile. Bir iki dükkana gireyim, etrafta dolaşan insanları seyredeyim, şurada oturup bir şey içeyim derken akşam oldu. Günü midye çorbası ve patates ile bitirdim. Pazartesi toplantı ile geçti. Akşamına kısa bir şehir turu, Yunan restoranında gyro, Häagen-Dazs'da sıcak çikolata ve wafle ile günü bitirdik. Salı sabahı checkout'a kadar çalıştım. Hesapta Ankara'ya dönünce Aviyonik Semineri'nde konuşma yapacaktım. Pehh, 40 santim kar ile karşıladı Ankara beni. Seminer, iş, güç herşey iptal. İki gün kar tatili. Hava alanına gitmeden evvel bir daha meydana inip son alışverişleri yaptık. Leonidas'dan çikolatalar, H&M'den ucuz giyim, sahaftan plak derken çantayı doldurdum. Uzun bir dönüş yolculuğunda sonra bugün sabaha karşı eve vardım.
2 yorum:
Canim, bir dahaki sefere bana da ugrasana yahu? Belcika'ya kadar gelmissin, burnunun dibi. Hanimi da getirirsen ayrica gozume girersin eniste olarak.
Opuyorum:)
Bu sefer ayarlayamadık, bir dahakine yanındayız. Özledik!
Yorum Gönder