Pazartesi, Mart 06, 2006
"Saklı" kalan suçlarımız...
Nasıl anlatacağımı bilmiyorum aslında. Dildeki yetkinliğim veya edebi yeteneğimin bu filmde hissettiklerimi anlatmaya yeteceğinden çok emin değilim. Haneke'nin son filmi olan Cache'yi biraz önce seyrettim. Derin bir huzursuzluk ve suçluluk duygusu var içimde. Midemdeki rahatsızlık Haneke'nin başarısının bir göstergesi olabilir. Yönetmen burjuvazinin, hatta özel olarak Avrupa burjivasinin en derin yaralarını ardısıra deşiyor. Suçluluk, geçmişin itina ile unutulması, günceli derinde hissetmeme, sırça köşklerde yaşanan kör sağır dilsiz mutluluklar. Filmde kahramanımız kendi geçmişi ile hesaplaşırken, Fransa Cezayir ile hesaplaşmaya çalışıyor. Tüm bunlar aynı topluluğun yarattığı Irak ve Filistin fonunda gerçekleşiyor. Kendime sormadan edemiyorum, iyi bir işim, başarılı bir akedemik hayatım, fena olmayan bir gelir seviyem, evim, arabam, fotograf makinalarım, bilgisayarlarım, mp3'lerim, dizi dizi filmlerim kitaplarım ile ben de kör sağır ve dilsiz bir mutluluk mu yaşıyorum, mübadelelerin, varlık vergilerinin, 6-7 Eylül olaylarının, kapatılan köy enstütülerinin, kan revan için de yaşanan 70'lerin, hapislerin, faili mechullerin, faili bilinenlerin, açlıkların ve yoklukların hiç düşünülmeden yaşandığı topraklarda, Irak'ın, Afganistan'ın, Filistin'in, Balkanlar'ın TV'de fon oluşturduğu zamanlarda, her sabah uyandığımda perdelerimi açıp kendime ne kadar mutlu olduğumu hatırlatırken.
Şiddetin biyolojik varlığımızın kaçınılmazı olduğunu, ve aslında topyekün bir barışın güzel bir ütopya olduğuna olan inancım, tüm sorumluluklarımdan kaçmak için sadece mantıklı bir yalan mı? Bilmiyorum... Bu soru da Haneke'nin son filminin sonunda ne olduğu sorusu gibi hiç cevaplanmayacak veya tüm ömrüm boyunca bu soruyu cevaplamaya çalışacağım...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
"şiddetin biyolojik varlığımızın kaçınılmazı olduğu" konusunda Bookchin'i öneririm Umut'um, "Özgürlüğün Ekolojisi", "Kentsiz Kentleşme" vs. Bu "biyolojik varlık" vs. "kültürel varlık", "insan" vs. "doğa" falan gibi kartezyen ikilemelerin öyle olmak zorunda olmadığı üzerinden aydınlatıcı olabiliyor. Yani yalan ya da değil, aslında o kadar mantıklı da değil.. Aslında bunu konuşmuştuk son Tolgalı akşamda galiba, ama biraz da sarhoştuk ne konuştuk pek hatırlamıyorum.. Yok yok, çok sarhoştuk.
Bilge.
Yorum Gönder