Trenlerde geçti hayatımız bu İngiltere seyahatinde. Basingstoke diye bir kasabada kalıp Hook diye bir kasabada toplantılar yaptık. Hergün iki sefer trene bindik. Basingstoke'ta Oakley House diye bir guesthouse'da kaldık. O civarda devletin verdiği harcirahla kalabileceğimiz başkacana da bir yer yoktu aslında. Giderken içimizde bir şüphe yoktu desem yalan olur ama beklediğimden çok daha iyi çıktı pansiyon.
Toplantılardan öncesinde yarım gün sonrasında ise iki günü Londra'da geçirdim. Tube ile gezmeyi pek seviyorum ya onu da bol bol yaptım. Bu sefer inanılmaz bir şekilde kah "planned engineering work" kah "strike" yüzünde gecikmesi, rezilliği boldu metronun.
İlk yarım günü gene parklara ayırıp, sabah 3 de başlayıp Londra saati ile 10 da biten yolculuğun yorgunluğunu Green Park'ın çimlerinde uyuyarak attım.
Sonraki iki günü ise müze gezmeye adadım. Adadım dediysem çok değil anca 4 tane müze gezebildim. National Portraits Gallery, Photographers Gallery, British Museum ve Tate Modern.
Fotograf'a doydum desem yalan olmaz. Hem National Portraits Gallery, hem Photographers Gallery hem de Tate Modern beni pek memnun etti. Zaman bulabilirsem, gezdiğim fotograf sergileri ile ilgili de birkaç birşey yazmak istiyorum. British Museum ise tam bir şaşkınlıktı benim için. Müzede "British" hemen hemen hiç birşey yoktu. Ortadoğu (Anadolu'da dahil tabi buna), Mısır, Yunanistan ve İtalya'dan "çalınan" veya İngilizlerin deyimi ile hibe alınan, bağışlanan tarihi eserler ile dolu kocaman bir müze. Tarih ait olduğu topraklardan koparılıp bambaşka bir ortamda sunulunca bana çok etkileyici gelmedi. O anki şaşkınlık ve sömürgeciliğe karşı olan sinirimden de böyle hissetmiş olabilirim.
Tate Modern'e gelince. İçindeki birbirinden önemli ve güzel bir sürü modern sanat yapıtı dışında binası çok ama çok etkileyici idi. Bizim Ankara Havagazı Fabrikasını yıkmamıza karşın, Londralıların şehrin içindeki bir fabrikayı dünyanın önemli bir modern sanat müzesi haline getirmeleri. Üzerinde biraz düşünmek lazım.
6 yorum:
Hala ne iş yaptığını merak ediyoruz, bir cevap gelmedi.
Mühendisim, niye ki?
abi döktürmüssün yine.
makina mühendisi olduğunu biliyorum, nerede çalışıyorsun.Bu kadar yurt dışına çıktığın için- çalıştığın yeri merak ettim.
son paragrafla ilgili birşey söylemek istiyorum. Toronto'da yaşarken eski fabrika binalarının içini parça parça bölerek LOFT adı altında modifiye ve inanılmaz şirin ve yüksek tavanlı apartman daireleri yapıp sattıklarına şahit olmuştum. Bizde de dediğin gibi yıkılıyor bu çeşit yapılar. Yazık, gittikçe USA gibi oluyoruz, değerlendirecek ve kafa yoracak insan kıtlığından olsa gerek. Yap hızlıca tüket ve at.
e.
pis muhendis bozuntusu gezenti adami ama en sevdigim tarafi KUZENIM. cok guzel dokturmussun yine ama ihsan enistemi gecemezsinnn.
Yorum Gönder