Pazar, Ağustos 30, 2009
İnsan neyle yaşar?
Bu seneki İstanbul Bienali'nin kavramı Brecht'in ünlü sorusu "İnsan neyle yaşar?" imiş. Sabah gazetelerde gördüğüm Bienal'in konstrüktivist tarzda tasarlanmış görsellerine hayran oldum. Pazar keyfi yaparken geçen haftayı düşündüm. İnsan neyle yaşar? Salı anneler geldi, Çarşamba Rabişim ameliyat oldu. Hacettepe Hastanesi'nde geçen iki gün sonrasında hastanelerin ne karmaşık, ne büyük, Hacettepe'nin ne kadar düzgün bir hastane olduğu duyguları ile eve döndük. Doktorlara olan saygım bir kat daha arttı. Biz mühendislerin, mühendisliği seçmeyip doktor olan arkadaşlarını, "parlak insanlar" listesine almayı unuttuklarını farkettim. Yaşıtım, işlerinde çok güven veren, parlak bir sürü doktor gördüm. İnsan neyle yaşar? Cuma günü normal hayata döndük. Evdeki annelerin sunduğu konfor ile ne zamandır aklımda olan akademik problemlere gömüldüm. Dün gece yarısı başardım. Ontoloji olarak resmileştirdiğim alan bilgisi üstüne yazdığım kurallar ile bilgisayara çıkarım yaptırttım. Ne mi olacak şimdi? Daha akıllı insansız hava aracı rotalayabileceğiz. Algoritmamız "insan gibi" durumu irdeleyip çıkarımlar yaparak, daha uygun arama yöntemleri kullanarak en uygun rotayı hesaplayabilecek. İnsan neyle yaşar? Bu sırada ara ara XBox'ımı açıp taze indirdiğim EA tarafından geliştirilen Mirror's Edge oyununun demosunu oynadım. Fizik motorlarının geldiği son nokta olan PhysX kullanan aksiyon, macera tipi oyun hakikaten çok güzel olmuş. Tez zamanda oyunu satın almaya karar verdim. İnsan neyle yaşar? Bu sabah ise 30 Ağustos havası ile uyandım. "Kocatepe yanık ve ihtiyar bir bayırdır, ne ağaç, ne kuş sesi, ne toprak kokusu vardır." dizesi geldi aklıma. Destanı bir daha okumalı dedim. İnsan neyle yaşar?
Pazar, Ağustos 23, 2009
Assassin's Creed
XBox mucizeleri sürüyor. Konsol kardeşim Argün Assassin's Creed'i bitirir bitirmez bana getirdi. Cuma gecesi dünyadan koptum. Dün gece saat biri geçeli epey olmuş, evdeki tüm ışıklar kapalı, haşhaşi kardeşim Altair ile Ortaçağ Ortadoğusu'nda at koştururken, artık bu kadar yeter, yatayım, sabah da oyuna başlamadan bloga not düşeyim dedim. Evet, oyunun ikincisinin çıkmasına iki ay kala ancak oynuyorum oyunu, ama söz ikincisi için bu kadar gecikmeyeceğim. İnanılmaz bir game world tasarlanmış. Hikayesi ise oynayana tarihin içinde Ortadoğu turu attırıyor. Benim gibi oyun yeteneksizinin bile zevkle level'ları geçebileceği kolaylıkta olması ise başka bir artısı. Hazır bu aralar akademik olarak da oyun işi ile ilgilenmeye başlamışken o konuda da iki not düşmek lazım. Ata binme sahneleri dışında oyundaki fiziksel gerçeklik hoşuma gitti. Ata binme işi ise kanımca başlı başına bir problem, insan bir taraftan çok eklemli bir sistem, öte yandan at ona keza. İki sistemin gerçek zamanda "coupled" çözülmesi, 2007 yılında ha bu kadar çözülebilmiş. Bunun yanında "cloth modeling" konusunda yenecek daha çok fırın ekmek var zannımca. Ortalıkta dolaşan dervişlerin elbiseleri kolalı gibi gözüküyor. Bunun yanında "swarm behaviour", "team behaviour" da oyunda denenmiş ama az daha üstünde çalışılsa daha güzel olurmuş dediğim teknolojiler oldu. Netekim biraz önce oyunun ikincisinin videolarını izledim. Geliştiriciler team işinin üzerinde çok durduklarını anlatıyorlardı. Bu jenredeki yeni oyunlar Saboteur ve Assassin's Creed II'yi sabırsızlıkla bekliyoruz.
Pazartesi, Ağustos 17, 2009
Kafka'nın Davası
Dava bu kadar güzel çizilebilirmiş ve Kafka'nın dünyası bu kadar güzel resmedilebilirmiş. NTV yayın evinden çıkan Kafka'nın Dava'sının çizgi romanından bahsediyorum. Chantal Montellier tarafından resmedilmiş eser hakikaten çok güzel olmuş. Şu sıralar Google Translate ile web sitesini keşfetmeye çalıştığım çizerin diğer işlerini bulmak için sabırsızlanıyorum. Kafka ve çizgiroman severlere ısrarla tavsiye edilir.
Pazar, Ağustos 09, 2009
Yazboz
Microsoft, evinde iki satır kod yazmaya hevesli oyunseverleri avucunun içine almaya çalışıyor. Yazdıklarına göre, XNA Game Studio ile oyun yazmak pek kolay. Hem de yazdığınız oyunları XBOX'ınızda da oynayabiliyorsunuz. Ben de fırsat bu fırsat, hazır ders için platform bakarken, bir de şu XNA'i deneyeyim dedim. Cuma gece başladığım ufak arcade oyunu biraz önce bitirdim. 5-6 saatlik bir iş gücü ile hem XNA framework'e giriş yapmak, hem de ufak bir arcade oyun geliştirmek mümkün oldu. Sol köşedeki topunuzla havadan gelen düşman gemilerini vurarak şehirlerinizi koruyabiliyorsunuz. Vurduğunuz düşman gemilerinin sayısını da skor olarak yazdırdım. Oyunu geliştirirken bir tutorial takip ettim. Edindiğim izlenim XNA kullanarak oyun geliştirme konusunda kaynak sınırsız. Elim değsin, iki oyun da ben yazayım, namım yürüsün diyenlere tavsiye ederim. Şimdi oyunumu XBOX 360'a deploy etme zamanı. Sonra, "kendin pişir kendin ye" düsturunun oyun işine ilk uygulamasını yapacağım.
Çarşamba, Ağustos 05, 2009
Oyun zamanı
Bu dönem ODTÜ Enformatik Enstitüsü bünyesinde Oyun Teknolojileri Yüksek Lisans Programı açıyoruz. Bir seneyi geçkin zamandır hazırlıkları sürüyordu. Derslerin belirlenmesi, içeriklerin oluşturulması, YÖK'e başvuru derken, ciddi ciddi önümüzdeki hafta sonu (15 Ağustos) mülakat yapıyoruz. Programın ilk öğrenci adayları ile tanışacağız. Bir son dakika süprizi olmaz ise bu dönem çocuklara bilgisayar oyunlarında kullanılan fiziği anlatacağım. Bu aralar akşamları o kitap senin, bu web sitesi benim harıl harıl okumaktayım. Farklı farklı oyunlar oynamakta, oyun motorlarını denemekte, ufak tefek demo kodları yazmaktayım. İş çok eğlenceli. Dahası biraz önce, bahanesi ile aldığım XBOX360'ımı kutusundan çıkardım. Bu yazımı bitirir bitirmez kendisini televizyona bağlayacağım. He he. Yahu pek keyifli. "Rabiacım ben çalışıyorum" deyip, oyunun başına kuruluyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)