Cuma, Kasım 11, 2005
Lars von Trier ve Sevin Okyay
Bu yazının başlığında Lars von Trier olması sadece Manderlay ile ilgili olan yazımla ilgili. Bu filmi seyretmeden bir ay kadar önce COGİTO 'nun dördüncü sayısını aldım. Bu sayının başlığı "AŞK"tı. Degide en ilgimi çeken yazı Sevin Okyay'ınki oldu. Yazının ilk cümlesi diyordu ki, dünyada sağlıklı tek bir ilişki vardır: Köle-Efendi ilişkisi. Tam Sevin Okyay'ın bu cümlesi kafamı kurcalarken seyrettim Manderlay'i. Film aklımdaki sorulara yeni sorular ekledi.
Sevin Okyay'ın yazısına geri dönersek, Sevin Hanım diyor ki köle-efendi ilişkisi, tarafların net olarak tanımlandığı, hem bu ilişki içindeki rolünü, hem de haddini bildiği bir ilişkidir, ve devam ediyor, üstelik acıdır ki bu ilişki ille de efendiler tarafından empoze edilmez, çağımızda köle-efendi ilişkisi, gönüllü kölelerin omuzları üstünde yükselmektedir. Eşitlik herkesin ideailidir. Ve bir ideal olarak kalmaya da mahkumdur. Eğer tepeden inme bir rejim tarafınadan bastırılarak kabul ettirilmemişse. Bu cümlelerin üstüne hemen akla filmdeki Grace'in verdiği dersler ve derslerde gansterlerin silahları ile kabul ettirmeye çalıştığı eşitlik ve demokrasi söylemleri akla geliyor. Yazı devam eder. Eşitlik tahammul edilmez bir şeydir. Herkes diğerlerinden daha eşit olmak ister. Sadece eşit olanlar köle düzeyine iner, daha eşit olanlar efendilik mertebesine çıkar. Gene film aklıma geliyor. Yüzlerini silah zoru ile karaya boyamış eski efendilerin zencilere yemek dağıttığı sahne.
Sevşn Okyay'ın bu yazıdaki odak noktası aşk ve ilişkiler. Diyor ki; bütün insani durumlar için geçerli olan köle-efendi ilişkisi aşki duramlarda geçerliliğin ötesine geçer. Nerdeyse kaçınılmaz hale gelir. İki kişi birliktedir. İkisi de ilişkisinin istikbali açısından, hatta sırf saadet daim kalsın diye, yekdiğerini hoş tutar.. değil elbet. O zaman bu, en azından, kabul edilmiş genel geçer hali ile aşkın ideali gibi birşey olurdu. Bırakın gözükara, tutkulu, efsanevi aşkları; efendi, haktanır, kadirşinas bir ilişki bile, enderi nadirattan artık. Ama buna rağmen beraberiliker, ebediyen olmasa da devam ediyor. İnsanlar, birlikteliklerinin her türlü desteğini müsrifçe tüketmiş gibi göründükleri hallerde bile yekdiğerinden ayrılmıyor. Nasıl oluyor, öyleyse? Çünkü taraflardan bri köle diğeri efendi. Aslında kimin köle ve kimin efendi olduğu da, hayli tartışmalı bir durum. Köle efendi ilişkisinde, efendi tembel. Köle ise, efendye bağımlı, onun isteklerini yerine getiriyor, çalışıyor. Efendi ise, çalışmak zahmetine katlanmıyor. Köle açısından dezavantajmış gibi görünen durum aslında büyük bir avantaj. Çünkü kölenin gayreti, ters yönde bir bağımlılık doğurur. Yani ikisinden hangisi güçlü diye soracak olursanız, ...
Yani ikisinden hangisi güçlü diye soracak olursanız, sorar mıyız? İlişkilerdeki köle efendi durumunun da sorumlularu efendiler midir? Hangimiz efendiyiz? Ne zaman? Yoksa köle olmanın gücünü mü kullanırız? Trier'in Amerika eleştirileri ile ilişkilerimize bakar mıyız? Bakmalı mıyız?
Biz de ilişkilerimizde benliğimiz ve eşimizi resimdeki ilandaki gibi açık artırma ile satar mıyız ?
Sorular, sorular ve sorular ...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
güzel alıntı, teşekkür ederiz.
Yorum Gönder