![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgN4pEOrGXEJ8hNhh-xiN63jjpKeQd2UXQLZ0f11fUQr9ucOGcjPLgOXJhnBYlb_fq8xrMLSXAIDbJs49wjIg_Wxe87yZ4vYCR5S36ndP-0sLqE4kqfMZW3jNK9VdBuc405a0-c/s400/akademik.jpg)
Cumartesi, Aralık 30, 2006
Akademik web sayfam...
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgN4pEOrGXEJ8hNhh-xiN63jjpKeQd2UXQLZ0f11fUQr9ucOGcjPLgOXJhnBYlb_fq8xrMLSXAIDbJs49wjIg_Wxe87yZ4vYCR5S36ndP-0sLqE4kqfMZW3jNK9VdBuc405a0-c/s400/akademik.jpg)
Perşembe, Aralık 28, 2006
Zaman Zaman İçinde
Pazartesi, Aralık 25, 2006
Aralık ayında plaj keyfi
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEmv7zwsa7GJz8WCHF_u9BiWoY_G23KZce5o5KmrKv4-3B8rbwF7Xw5MGTDcRsUr39iNBT0anmCe7tvzm5pXWCEK5qCyePcRa57ygOyhBR3dnTSPAebsAwZIj0vvwaBcoAn79M/s400/pblog.jpg)
Cumartesi, Aralık 23, 2006
Fotograf Dergileri
Geniş Açı kapanırken son sayısında dünyadaki ele gelir fotograf dergileri ile ilgili bir dosya hazırlamış. Sanki biz gidiyoruz ama bakın bunlar var diye. Ben de bu dergilerin web sitelerini vermek istiyorum. Buyrun.
EI8HT, Gomma, Aperture, European Photography, Eyemazing, Imago, Blind Spot, Exit, Foam, LensWork, Matador, Photo Nouvelles, Private, Luna Cornea, OJOdePEZ, Portfolio Catalogue, Source.
EI8HT, Gomma, Aperture, European Photography, Eyemazing, Imago, Blind Spot, Exit, Foam, LensWork, Matador, Photo Nouvelles, Private, Luna Cornea, OJOdePEZ, Portfolio Catalogue, Source.
Geniş Açı kapanırken...
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj28rykIJ6U1I_0iiPPEUNQkq-tE2rKW9FHlasEHmTibqrFk_Bo653O8xnQSH62mGzJjq5RJeHPPQ1-ejcY0w8BeuuQSud-VdbqgdsbdAE7NJdO6jHgpv-7Evi-0j_yZkHxOr6a/s400/GA50ic.jpg)
Ara Tatil
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUdiqUSz9fpQVMxThIcS6Qj0vg3DCqlD252Uu2Vp-puE2LdnLOEqLfpsPJqvQe6fAW_pG4nXEKhOtrvHy48QLZFNWcIbIvn3xK3NI4nGZtheAzQr6Xd0jJWME3bJslWXQwQM67/s400/blog.jpg)
İklim diyorum ne kadar önemli. Bugün 20 derecenin üstündeydi hava sıcaklığı. Evet denize girmedik ama tişörtle akşamı ettik desek yalan olmaz. Kışmış, soğukmuş, onlar ne? Sıcak yerlere mi göçmek lazım konulu uzun sohbetler oldu. Ankara'yı çok seviyoruz sevmesine, amenna da işte bir de böyle Antalya gibi yerler olmasalar, adamın aklını çelmeseler, Aralık sonunda bahar güneşi de olur demeseler.
Antalya mı? Büyük olmasına çok büyük bir yer ama kale içi size sahil kasabası tadını yaşatıyor. Karaalioğlu Parkı var bir de. Almış karşısına Torosları, araya koymuş Akdenizi gezenlerine muhteşem manzalar sunuyor. Parkın için bir sürü heykel var. Her köşe başında biri "ce e!" diyor ziyaretçilere. Kentin sokakları da keyfinize keyif katıyor. Modern Antalya'nın çift sıra palmiyeler ile ayrılmış Atatürk caddesinde yürüken sağınızda bir anda Roma döneminden kalma Hadrian kapısı beliriveriyor.
Velhasılı güzel bir kentmiş Antalya. Yazın turizmin civcivli döneminde nasıldır bilemeyeceğim ama kışın Ankara'dan kaçmak için güzel bir alternatif.
Cumartesi, Aralık 16, 2006
Cuma Pizza Keyfi
![](http://photos1.blogger.com/x/blogger/5952/1044/400/334145/Picture019blog.jpg)
![](http://photos1.blogger.com/x/blogger/5952/1044/400/236954/Picture027blog.jpg)
Çarşamba, Aralık 13, 2006
Google, Edvard Munch ve Çığlık
![](http://photos1.blogger.com/x/blogger/5952/1044/400/931577/The_Scream.jpg)
Pazartesi, Aralık 11, 2006
El pueblo unido jamas sera vencido
Cumartesi, Aralık 09, 2006
Takva
![](http://photos1.blogger.com/x/blogger/5952/1044/400/774432/takva2.jpg)
Çok alemetler belirdi vakit tamamdırNazım Hikmet'in dizeleri ile kapanan filmde yeni sinemacılar tam bir sinema ziyafeti sunmuşlar. Şeytanın ve tanrının insanda aranmasını üzerine kurulmuş hikaye. Klişe bir film olmaktak çok uzak. Propagandanın ise yanından bile geçmiyor. Size tarikat, cemaat, şeh kötüdür de, iyidir de demiyor. Hepsi insan yapısıdır, insan ne kadar iyi ise onlar da o kadar iyi ne kadar kötü ise o kadar kötüdürler diye güzel güzel anlatıyor. İzlenilesi bir film olmuş...
Haram helal oldu, helal haramdır
Kendi kendimize yarışmaktayız gülüm
Ya ölü yıldızlara götüreceğiz hayatı
Ya da dünyamıza inecek ölüm...
Çarşamba, Aralık 06, 2006
WinterSim'06 bitti...
![](http://photos1.blogger.com/x/blogger/5952/1044/400/900433/ws.jpg)
Salı, Aralık 05, 2006
Winter Simulation Conference
![](http://photos1.blogger.com/x/blogger/5952/1044/400/545979/top06.png)
Pazartesi, Aralık 04, 2006
Monterey'de ilk gün
![](http://photos1.blogger.com/x/blogger/5952/1044/400/720305/sabah_blog.jpg)
![](http://photos1.blogger.com/x/blogger/5952/1044/400/64411/konferans_blog.jpg)
![](http://photos1.blogger.com/x/blogger/5952/1044/400/471729/sea_kayak_blog.jpg)
Pazar, Aralık 03, 2006
Monterey'e Uzun Bir Yolculuk
![](http://photos1.blogger.com/x/blogger/5952/1044/400/313429/Picture%20011_ps_blog_k.jpg)
Uçakta iken zamanın nasıl geçtiini çok anlamadım, kah uyudum, kah film seyrettim, kah kitap okudum. Önce Mythical Man Month'ı devrdim sonra da Rabia'nın yolculukta okumam için aldığı Kızıla Boyalı Saçlarına başladım. Çok keyfli bir kitapmış. Ayrıca bir yazacapım onun hakkında da. Yarıladım bile. Bir yandan da bitimemek için elimden geleni yaptım. Sadece iki kitap getirdim. Kitap almam lazım bir de dönüşü var bu yolun.
Maceralarım sürecek...
Cuma, Aralık 01, 2006
Pink Floyd - The Wall
![](http://photos1.blogger.com/x/blogger/5952/1044/400/280753/Tigers1-4.jpg)
Cuma, Kasım 24, 2006
Benim Köy Öğretmenlerim
Pazartesi, Kasım 20, 2006
Demirkubuz'dan Kader
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/kader1_k.jpg)
bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. mevlanakapı’da. babası zabıtaydı. alkolik hasta bi adamdı rahmetli, erkenden de gitti zaten. bu anasıyla yoksul, perişan... bizim tuzumuz kuruydu, hacı babam yapmış bi şeyler. bi de zagor vardı. (burda müzik girer) bizim eski evin kiracısının oğlu. babası filimciydi yeşilçamda. cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte. ama sevimli, yakışıklı oğlandı. bizimkine aşık etmiş kendini. ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar. öylece büyüdük gittik işte. ne bok varsa? hep askerliği beklerdim. dört sene kaldı, üç sene kaldı... sonunda o da geldi gittik. bizde de herkes bunu bekliyormuş; gelir gelmez yapıştılar yakama. ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan... nikahlandık. iki taksi bi dükkan verdi peder. dükkanda koltuk moltuk satardım. bi gün bu orospu çıkageldi. hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. böyle basma bi etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bi bluz, saçlar maçlar... pırlanta anlayacağın. şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. kanıma girdi o gün. tabii taktım ben bunu kafaya. ertesi gün bi soruşturma... dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede. ama asıl zagor’a kesikmiş. zagor’da kaftiden içerde o sıra. bi gün, süslenmiş püslenmiş; zırt geçti dükkanın önünden. yazıldım peşine. tuhafiyeciye gitti, pastaneden çıktı; minibüs otobüs, geldik sağmalcılar’a; benim içimde bi sıkıntı. işi anladım tabii: zagor’u ziyarete gidiyo. bi tuhaf oldum, piçi de kıskandım. uzatmayalım çaresiz evlendik ötekiyle. o ara zagor içerden çıktı. sonra bi duyduk; kaçmış bunnar. altı ay mı bi sene mi; kayıp. hep rüyalarıma girerdi orospu. o gün dükkana gelişini hiç unutamadım. benimkine bile dokunamaz oldum. sonra bi daha duyduk ki iki kişiyi deşmiş zagor: biri polis, ikisinin de gırtlağını kesmiş. karakolda beş gün beş gece işkence buna. arkadaşlarının öcünü alıyorlar. kaltağa da öyle... önce öldü dediler zagor’a, sonra komalık. ankara’da oluyor bunnar. bizimki bi gün çıkageldi mahalleye. zagor içerde, en iyisinden müebbet. bi sabah dükkana geldim, baktım bu oturuyo. önce tanıyamadım. anlayınca içim cız etti. cız etti de ne? tornaya değmiş gibi oldu. çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bi surat... ama bu sefer başka güzel orospu. oranın şarkıları gibi. kalktı böyle, dimdik konuşmaya başladı. dedi para lazım, çok para. zagor’a avukat tutacakmış. ilerde öderim dedi. esnafız ya bizde, “nasıl?” diye sormuş bulunduk. orospuluk yaparım dedi, istersen metresin olurum. içime bişey oturdu ağlamaya başladım, ama ne ağlamak! işte o gün bu günden beri bu orospuyla tam yirmi yıl geçti. uzatmayalım, zagor’a müebbet verdiler. ama rahat durmaz ki piç! ha birini şişledi, ha firara teşebbüs; o şehir senin bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyo. orospu da peşinden. sonunda dayanamadım: ben de onun peşinden... önce dükkan gitti, ardından taksiler. karı terk etti, peder kapıları kapadı. yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. iş bilmem, zanaat yok. bu durmuyo hiç. ilk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. gözünü yumup yatıyo milletin altına. gel dönelim diye çok yalvardım. evlenelim, pederi kandırırım, zagor’a bakarız: yok. kancık köpek gibi izini sürüyo itin. n’aptı buna annamadım. kaç defa dönüp gittim istanbul’a. yeminler ettim. doktorlar, hocalar kar etmedi. her seferinde yine peşinde buldum kendimi. bi keresinde döndüm, biriyle evlenmiş bu, hamile... beni abisiyim diye yutturduk herife. nedense rahatladım, ohh dedim, kurtuluyorum. bu da akıllanmış görünüyo. yüzü gözü düzelmiş, çocuk diyo başka bişe demiyo. sinop’ta oluyo bunnar. ben de döndüm istanbul’a. doğumuna yakın, zagor bi isyana karışıyor gene. hemen paketleyip diyarbakır cezaevine postalıyorlar. çok geçmeden bizimki depreşiyo gene; o haliyle kalk git sen diyarbakır’a, üç gün ortadan kaybol... herif kafayı yiyo tabii. dönünce bi dayak buna: eşek sudan gelinceye kadar. kızın sakatlığı bu yüzden. sonra çocuğu doğuruyo. uzun zaman anlaşılmamış. ortaya çıkınca bi gece esrarı çekip takıyo herife bıçağı. çocuğu da alıp vın diyarbakır’a, zagor’un peşine. allahtan herif delikanlı çıkıyo da şikayet etmiyo. ben o ara istanbul’da taksiden yolumu buluyorum. epey bi zaman böyle geçti. yine her gece rüyalarımda bu. zagor’un diyarbakır cezaevinde olduğunu duymuştum o sıra. bi gece bi büyükle eve geldim. hepsini içtim. zurnayım tabi. bi ara gözümü açıp baktım: karlı dağlar geçiyo. bi daa açtım, başımda bi çocuk, kalk abi, diyarbakır’a geldik diyo. baktım, sahiden diyarbakır’dayım. bi soruşturma... kale mahallesi vardır oranın, bi gecekonduda buldum, malımı bilmez miyim? görünce hiç şaşırmadı. hiç bişe demedik. o gece oturup düşündüm. oğlum bekir dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. o gün bugün usul usul yürüyorum işte
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/masumiyet_k.jpg)
Cumartesi, Kasım 18, 2006
Kışta caz, cazda Ötenel
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/tuna_otenel_11_4_03%20copy.jpg)
Perşembe, Kasım 16, 2006
Featuring Sibel Köse
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/sibelkose.jpg)
Pazar, Kasım 12, 2006
De ki işte
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/koudelka-intersection.0.jpg)
Yaşamın, beklediğinin gelmemesi - ki, işte:
senin de, gelmeyeceğini bildiğini beklemen
olacak.
Yaşamın, tasarladıkların ile gerçekleştirebildiklerin
arasında gidip gelecek: gerçekleştirebildiklerin
tasarladıklarından hep eksik;
tasarladıkların gerçekleştirebildiklerinden
hep fazla:-
Hep, hem eksik, hem fazla olacak yaşamın
- gerçekleri eksik, tasarıları fazla...
Hep eksiklikler yaşayacaksın - ve, hep, fazlalıklar...
Yaşamın bu olacak işte:
eksik - fazla...
Öyle yaşayacaksın ki, kendin bir türlü olgunlaşamadan,
arkanda olgun ürünler bırakıp yürüyeceksin - ancak
da olgun olduklarında bırakacaksın onları ardında...
Çünkü sen kendin de, olgun hale geldiğinde,
kendi ardında kalacaksın - bırakacaksın kendini
ki,
ardında kalsın...
Yaşamın, sürekli gireceğin çıkmazlardan oluşacak;
hep girip, hep çıkacaksın çıkmazlara, çıkmazlardan:
son gireceğin çıkmaz da, hiç çıkamayacağın çıkmaz
olacak - sen en son çıkmazına girdiğinde,
yaşamın da 'düze' çıkacak...
Yaşamının hiçbir belirli yerinde bulamadığın amacı,
boydanboya kendisinde yatar.
Yaşamının amacını arayıp arayıp bulamayacaksın;
ki, bu olacak işte yolu gösteren - amaç da, bu...
Çünkü kişi ancak kendi yaşadıklarından;
ve yine ancak kendi yaşadıkları aracılığıyla başka kişilerin yaşadıklarından
(ve yazdıklarından)
birşeyler edinebilir
Oruç Aruoba
Eskilerden bir Tom Waits
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/The_Heart_of_Saturday_Night.0.jpg)
Çarşamba, Kasım 08, 2006
Almodóvar'ın Dönüş'ü
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/volver_a.jpg)
Salı, Kasım 07, 2006
Bass gitar çalan Umut
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/bass2_b.jpg)
Pazartesi, Kasım 06, 2006
Ecevit, toprağın bol olsun...
Perşembe, Kasım 02, 2006
Tim Brown'un portfolyosu
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/A2poster.png)
http://www.tabrown.co.uk/
Pazartesi, Ekim 30, 2006
Bir özportre olarak İklimler
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/isakar.jpg)
Pazar, Ekim 29, 2006
Bir fotografçı olarak Nuri Bilge Ceylan
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/curvedstreet.0.jpg)
http://www.nuribilgeceylan.com/photography.php?mid=1
Geleri kısmında iki sergi var. Eskiler, çok görkemli fotograflar, bir o kadar da hüzünlüler. Yeniler "Cinemascope Turkey", yukarıdaki fotografın da parçası olduğu çalışma çok ama çok güzel.
Bu günlerde ülkemiz fotografının ileri gelenleri anladığım kadarı ile panorimik fotografın anlatım gücünü kullanarak ürünler yaratmaya karar verdiler. Arif Aşçı, ki kendisini de özellikle Bahtabakan çalışması ile tanır severiz, İstanbul Panoroma isimli bir proje üstünde çalışıyor. İlgili linlerden onun çalışmalarına da ulaşabilirsiniz.
Not: Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun.
Cuma, Ekim 27, 2006
Durak Ailesi'nin Notları veya Wordpress'e Giriş
http://durakailesi.com/blog/
Wordpress ile blog yayıncılığına ilk adım. Kendi blogumu kendim yönetmek ne zamandır aklımda olan bir fikir. Ama bir türlü gözüm yemiyor, korkuyordum. Neyse önce bir başka blog ile denemeli deyip durakailesi.com'a Wordpress kurdum ve bir blog açtım. Eğer bu Wordpress teknolojisini orada çözersem, bakarsınız umut'un günlüğünü'de kendim yönetmeye başlarım.
Wordpress ile blog yayıncılığına ilk adım. Kendi blogumu kendim yönetmek ne zamandır aklımda olan bir fikir. Ama bir türlü gözüm yemiyor, korkuyordum. Neyse önce bir başka blog ile denemeli deyip durakailesi.com'a Wordpress kurdum ve bir blog açtım. Eğer bu Wordpress teknolojisini orada çözersem, bakarsınız umut'un günlüğünü'de kendim yönetmeye başlarım.
The Beiderbecke Affair
The Beiderbecke Affair
"The Beiderbecke Affair is a weblog that concerns itself with things literary while also indulging its proprietor's rather unrelated interests in the early jazz musician Bix Beiderbecke and Korean culture, history, and politics."
Ağustos ayında yayın hayatını son vermiş bir bir blog. Ama hep tasarımı hem içeriği ile göz atmaya değer.
"The Beiderbecke Affair is a weblog that concerns itself with things literary while also indulging its proprietor's rather unrelated interests in the early jazz musician Bix Beiderbecke and Korean culture, history, and politics."
Ağustos ayında yayın hayatını son vermiş bir bir blog. Ama hep tasarımı hem içeriği ile göz atmaya değer.
Pazar, Ekim 22, 2006
Hokkabaz veya Cem Abim Amelie olmuş...
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/03_800.jpg)
Bir başkadır Metro Turizm ile seyahat...
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/metrotur.jpg)
İlginçtir Godot 50NC minübüs kılığında geldi. Vara vara vardık Metro Turizmin Alibeyköy'deki muhteşem terminaline. Terminalde aynı anda 10 otobüs gelmekte ve gitmekte. Bilet satan gencoğlan derdetme abi ben anons yapıyorum kalkan otobüsleri diyip beni sakinleştiriyor fakat nedendir bilinmez son 20 dakkadır hiç anons yapmamış durumda. Ensonunda terminalin içindeki büfeci anonscuya ses ediyor, "Hacı, geldi Bursa". Ardından Atatürk Havalimanını aratmayacak bir anons. 180 Sefer sayılı Bursa Balıkesir İzmir otobüsü peronumuzda harekete hazırdır. Biz gene bir guruh içinde kapıya yönelip, bir an önce otobüse binmek için birbirine çelmeler takan, omuzlar atan bir güruh olarak kendimizi peronlara atıyoruz. Onca insandan hiç biri 180 sayılı otobüsü bulamıyor. Sonra karşında bir adam bağırarak geliyor. Yanlış anons, yanlış anons.
Neyse ilerleyen yarım saatte biz bir şekilde otobüse atıyoruz kendimiz pek sevinçliyiz. En arka sıra olması, benim koltuğumun kırık olması umrumuzda değil. Otobüsteyiz ya, gerisi bir şekilde.
Bursa'ya kadar kah uyuya kah konuşa geliyoruz. Bu arada hostesimiz önümüzdekei genç kıza suratındaki svilceleri geçirmek için pet şişelere doldurup evine götürebileceği deniz suyunu kullanmasının çok faydalı olacağını, tamamen kurtulmanın ise 11 gün bal kullanarak mümkün olabileceğini anlatırken, biz tüm arka mahalle sakinleri kulak kesiliyoruz. Kız ise hostese rezil ettin beni, benim suratım o kadar sivilceli mi der gibi bakıyor. Biz mahalle sakinleri de o anda kızın o kadar da sivilceli olmadığını homurdanıyoruz. Derken hostes kızımız bir bomba daha patlatıyor. Ben cilt doktorluğu okuyorum. Tamam güzel ablacım diyip onu ön mahalleye doğru yollarken biz arkada artık kahkahalarımıza hakim olamıyoruz.
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/utku.jpg)
Cumartesi, Ekim 14, 2006
Tahirle Zühre Meselesi
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/abidin.2.jpg)
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.
Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.
Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Nazım H.Ran
Salı, Ekim 10, 2006
Life, Love and the Blues
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/Myetta.jpg)
Pazartesi, Ekim 09, 2006
Veronika'nın Çifte Yaşamı
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/320/veronique.png)
Pazar, Ekim 08, 2006
Deniz kokusu...
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/595im.0.png)
Deniz kokusu getiriyorumGüneş kavurmuş tenimi
Bir sevişme sonrası gibi
Neden umursamaz ve yalınım
Hiç bilemiyorum
Yarım gün uzakta ankara
Sokaklarında puslu kentliği oynamak için
Yine gazeteleri okumak
Yine gece bıkkınlığı
Yine sabah telaşlarına
Alışmak için
Deniz kokusu getiriyorum...
Bülent Ortaçgil, Fikret Kızılok'un Çekirdek Sanatevi Resitallerinden
Music is art!
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/musicisart.jpg)
http://musicisart.blogspot.com/
Salı, Ekim 03, 2006
Hard Candy
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/hardcandy.jpg)
Pazar, Ekim 01, 2006
Radyo Günleri
Shakespeare'in cevabı
Pazar, Eylül 24, 2006
Bir makalenin daha ilk taslağı hazır...
Cumartesi, Eylül 23, 2006
Çavdar Ekmeği veya Alman Ekmeği
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/startbild_gr.jpg)
Pazar, Eylül 17, 2006
Doğu Almanya mı?
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/duvar.jpg)
Evet, yayan gezerken ilk yaptığımız, duvara gidip, bir ayağımız Doğu Almanya, bir ayağımız Batı Almanya'da fotograf çektirmek oldu. Berlin sürekli küllerinden doğan bir şehir hissi verdi bana. Tarihi Berlin, modern Berlin, 2. dünya savaşında önce ve sonra olmak üzere, duvarın yıkılmasında sonra inşa edilen Berlin. Bir çok çehresi vardı kentin. Bir çok mimari dokuyu görüyorsunuz bölge bölge.
Herkes için öyle midir bilemem ama bana en ilgi çekici gelen yanı gene duvar oldu. Duvar ile bölünmüş bir kentteki yaşamı hayal etmeye çalıştım hep. 2. dünya savaşında iki tarafın da bombaladığı bir kentten, iki tarafta yeniden kurulan bir Berlin, birleşip yeni bir Berlin oluşturmuş.
İlk kez eski doğu bloku ülkelerinden birinde bulundum. Bu da bir başka keyfi oldu gezinin. Evet eskiden burası Doğu Almanya idi. Soğuk savaş diye bir şey vardı diyip durdum kendime.
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/checkpoint%20charlie.jpg)
Ich bin Hamburger!
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/Hamburg%20alex.jpg)
Hamburg gezintileri sırasında en çok "Hafen City" (liman kenti) denen yeri beğendim. Eski zamanlarda binaların arasındaki kanallara gemiler yanaşır mal yüklerlermiş. Çok katlı binlar ve aralarındaki kanallarla şimdilerde sessizliğe terkedilmiş.
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/hafen%20city.jpg)
Perşembe, Ağustos 31, 2006
Safranbolu - Amasra Gezi Notları
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/safranbolu.jpg)
Yeri gelmişken. Pazar günü de Hamburg'a uçuyorum. 10 günlük bir iş gezisi. Hamburg maceralarım burda, bu blogda, çok yakında... :)
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/amasra.jpg)
Pazar, Ağustos 27, 2006
Emekli öğretmenimin sözlerine kulak verin...
![](http://photos1.blogger.com/blogger/5952/1044/400/IMG_0531.jpg)
... Sonra,” Ey Özgürlük !” “Aldırma gönül” ,“Sivastopol”, “Türkiyem” “Memleketim” nağmeleriyle, üzüm, arpa, ahlat sularıyla göklere yüksel. Demokratiklik adına kitle örgütlenmesi yolunda; kös kös otur, en sivri dille eleştir. Kır dök. Daha sonra bu siyasetle olmuyor. Bu liderle olmuyor, o liderle olmuyor. Haydi sende gel katıl. Yok ben şimdi almayayım. Gazım var. ...
... Tarım üreticilerinde durum:Karadeniz bölgesinde fındık kurdu türedi. Fındıklar Ankara sokaklarına sığındı. Ege ve marmara da; Zeytin sineği çoğalmış, ben, Dikili, Ayvalık, Gömeç, Burhaniye ve Edremit basın organlarının yalancısıyım. Fındıklar sığınacak yer buldular, Zeytin sinekleri nereye sığınacak merak ediyorum...
...Halk söylemiyle niyetler;” kabak gibi” ortada. Ulus Devlet yerine; Etnik, dini ve bölgesel ayrım temelinde küçük küçük yönetilebilir devletçikler yaratmak olduğu ortadadır. Özgürlük kahramanlarına kol kanat geren, besleyip büyütenler tanrı Dağlarıyla, Hira Dağı arasında sıkışıp kalmışlardır...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)